Bu arada, bazı konulardaki görüşlerimide, bu
sayfada sizlere aktarmak istiyorum. Çünkü, tamda bu sıralarda, Türkiye'de
ekonomik ve sosyal yönden bu kadar baskı altındayken dertleşmeye
kesin gerek duyuyorum.Artık halkın kendini yönetmeye başlaması
ve halka verebilecekleri birşeyleri olmadığı için, halkın
parasını çalıp halka veriyormuş gibi görünen fakat
aslında kendi ve yakınlarına ait şirketlere, dolambaçlı
yollarla aktaran, yöneticilerden kurtulmamız lazım.
Ülkemizdeki
Gelişmeler
.
Din Görüşüm
Sistem Kurmak

Ülkemizdeki Gelişmeler:
1950'den 1960'a kadar geçen dönem benim çocukluk yıllarım.
Ama 1960'da Ankara Atatürk Lisesinde öğrenciyken,bir gece silah sesleri
ile uyandık ve evimizin çok yakınında oturan Genel Kurmay Başkanı
evinden alınarak bir geri tepmesiz topun üzerine ata biner gibi oturtulup
götürüldü. Kendisi o zamanlar iktidar işbirlikcisi sayılıyordu.
O yıllardan bugüne kadar geçen zaman, Demirel, Ecevit ve Silahlı
kuvvetler arasında iktidar yarışı ile geçti. Ecevit'i ele
alalım; İktidarı elde etmek için Ecevit'in bir gecede onbir
muhalefet milletvekilini, bakan yaparak, kendi saflarına kattığına
şahit olduk. Demirel ise, halka rüşvet vermek için devletin ve dinin
bütün imkanlarını kullanıyordu; Seçim öncesi, muhalefetin çiftciye
vereceği taban fiyatının 5000 TL. fazlası vereceğini
söyleyerek, bugün nereden geldiğini tartıştığımız
"görev zararlarını" yaratıyordu. Ordu ise, tam
siyasiler iflas edip bu işin kısıtlı demokrasi ile götürülemeyeceği
anlaşılacağı zaman , ihtilalini yapıyor ve bir süre
sonra aynı liderlerden ya birini yahut öbürünü tekrar iktidar yapıyordu.
Zamanında devlet eliyle tutuklanıp Yassı Adada asılan
Adnan Menderes birkaç yıl sonra yine devlet eliyle ve devlet töreniyle gömülüyordu.
Bunun ne yaman bir çelişki olduğunu düşünebiliyormusunuz? Azıcık
muhakeme yapabilen bir vatandaş bunlardan hangi birine güvenebilir ki? Özet
olarak Türkiye, benim hatırlayabildiğim geçmişimizin tümünde
maalesef kerameti kendinden menkul ve fakat beceriksizlikleri şimdi
daha belirgin olarak gözler önüne serilen basiretsiz liderler tarafından
yönetildi.
Bugüne geldiğimizde, ben artık daha umutluyum. Çünkü
artık herkes bu partiler yasasının değiştirilmesi ve
liderler sultasının bitmesinin bir gereklilik olduğunu biliyor.
Ve çünkü artık, sağolsunlar, dış dünyanın baskısı
ile herşey biraz daha şeffaf olma yolunda. Ve en mühimi artık
halk konuşmakdan korkmuyor.
Slobodan Miloseviç bize dış tehdit safsatasını
yutmamamız gerektiğini gösterdi. En çok Vatan, Millet, Dış
tehlike, İç tehditler diyen adamların, en tehlikeliler olduğu
artık ayan beyan belli.
Siyasilerimizin Türkiye'yi iyi yönetilen bir ülke yapmayacaklarını
gören batılılar, artık bizim siyasilerimizin dilinden konuşuyor;
"Ne kadar ekmek o kadar köfte". Ve Türkiye bu kısır döngüden
çıkarsa bu maalesef bizim kendi siyasilerimiz tarafından değil,
dış güçler tarafından yapılacak. Tarih bugüne kadar
Ülkemizin yönetiminde söz sahibi olmuş siyasileri; Devlet ve milletini bütün
dünyaya el açmaya mecbur eden politikacılar olarak anacaktır.
Sistem doğru kurulmazsa, hiçbir
şey işlemez. Bu konuyada aşağıda değineceğim.
Yukarı

Din Görüşüm
Tavuğunda bir yaratanı var. Siz bu yaratana ister tabiat
deyin ister allah deyin. Ama tavuğun bu gerçekden haberi yok. Çünkü
beyni düşünecek kadar gelişmemiş.
İlk insanlarında
tanrıları vardı. Ama onlar tanrının yarattığı
insanı ona kurban edecek kadar az gelişmişlerdi. İnsan beyni
geliştikce dini düşüncede tekamül etti. Ve bence insanın beyni
ne kadar mükemmelse dinide o kadar güzel bir konumdadır. Beyin veya düşünce
olmadan din olmaz. Hem düşünmeyip hemde "ben dindarım"
diyenler ancak güdülen insanlardır.
Ben tanrıya inanıyorum. Tanrının bir takım bezirgan ve kabzımallara
ihtiyacı olduğunuda kesinlikle kabul etmiyorum. Dini inanışların
daha mükemmel bir konuma getirilebilmesi için, insanların dini konularda
değil bilakis dünyevi konularda eğitilmesi, dünyada var olan mümkün
olduğu kadar çok şeyin işleyiş sistemini anlamaya çalışması
gerekir.
Tanrınız sizin beyniniz kadar güzeldir.
Yukarı

Sistem Kurmak
Ülkemizde yapılan kamuoyu yoklamalarında, halkın en çok güven
duyduğu kurumun Silahlı Kuvvetler olduğu görülüyor. Bu güven,
oldukca doğru işleyen bir sistemin varlığından
kaynaklanıyor. Silahlı kuvvetler mensuplarının harikalar
yaratan insanlar olmasından değil. Bu doğru işleyen
sistemde, ordumuzun Nato mensubu olmasından kaynaklanıyor. Nato'nun
ordular için benimsediği prensipler, üyesi olduğumuz için, bizim
ordumuz tarafındanda uygulanmaktadır. Dolayısıyla karşımızda
iyi işleyen ve halk tarafından takdir edilen bir kuruluş vardır.
Bu konuda ikinci bir örnek daha vermek istiyorum; Ereğli Demir ve Çelik
Fabrikaları.(Erdemir). Erdemir tam bir KİT değildir. Ama
hisselerinin çoğunluğu devlete aittir. Hükümetler zaman zaman,
Erdemir yönetim sisteminde, bırakın yönetim kurulunu, beşinci
altıncı sıradaki Ünite Müdürlerinin atanmasında bile müdahil
olmuştur. Buna rağmen Erdemir halen kar eden bir kuruluştur. Çünkü
Erdemir'de iyi bir sistem kurulmuştur. Yukarıda saydığım
kuruluşları burada örnek olarak göstermemin sebebi; Her ikisindede görev
yapmış olmamdır. Orduda ve Erdemir'de yöneticiler sık
sık değişsede sistem çalışmaktadır. Suyun yokuş
yukarı akmadığını ülkemizdede herkes öğreniyor.
Şimdi güzel işleyen bir sistemi ülkemizde uygulamak için bir
şansımız vardır. Avrupa Birliği üyeliğini kaçırırsak,
bu, siyasilerin, ülkeye yaptığı en büyük ihanet olur. Halkı
için iyilik istemeyen, veya cezai ehliyeti olmayan insanların yapacağı
şeyi, bizi yönetenlerin yapmamasını diliyoruz.
Yukarı